Her seçimin bir ruhu vardır ve bu ruhun da bir atmosferi. Bir yönüyle seçimler bu atmosferle başlar ve küçük değişikliklerle aynı atmosferle son bulur. 2019 yerel seçimine giderken muhalefet partileri çok önemli bir ittifak kurmuşlardı. Memleketin yedi partisi tek çatı altında toplanmıştı. Önlerine de bir amaç koymuşlardı: ‘Yerel yönetimlerde başarılı olacağız ve bu başarıyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ı 2023 genel seçimlerinde yeneceğiz.’
Millet İttifakı yerel seçimlerde başarılı oldu ama o hayal ettikleri, büyük ideal olarak ortaya koydukları Recep Tayyip Erdoğan’ı yenme başarısını gösteremediler. Çünkü genel seçime giderken kurguladıkları ekonomik model, siyasi söylem ya da yönetim anlayışı bütünlüğü sergileyemediler. AK Parti’ye karşı bir alternatif üretmek yerine ağır bir dille muhalefet ettiler. Toplumun bu temelsiz muhalefete karnı toktu. Toplum bir bakıma muhalefete şunu sordu: ‘Siz bizim durumumuzu tarif etmeye çalışıyorsunuz, biz aslında kendi durumumuzun farkındayız. Peki alternatif olarak siz bize ne sunuyorsunuz? Yani halka sunduğunuz şey nedir?’ Muhalefet, halkın bu sorusuna cevap veremedi.
Bir yönüyle hükümet karşısında iddia ettikleri, eleştirdikleri bir konuyu ertesi hafta unuttular. Yeni yeni iddialarla bir bardak suda fırtına kopararak muhalefet dili oluşturmaya çalıştılar. 2023 seçimleri bittiğinde Cumhur İttifakı galip gelmiş ve yedi partiden oluşan Millet İttifakı bütünüyle yenilmişti. O günkü atmosfer, muhalefet partilerinin her birinin kendilerini sorgulama sürecini başlattı ve bir yönüyle muhalefet partileri kendilerini sorguladılar. Özellikle DEM Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi birbirine yakın durmakla beraber diğer partilerin her biri kendi başının çaresine bakmanın yollarını aramaya başladı.
Bugünkü seçim atmosferine bakacak olursak, seçmenler yerel seçim olması hasebiyle seçim sürecini çok fazla önemsemiyor. Muhtemelen seçim havası oluşmadan bu süreç bitmiş olacak. Türkiye’de seçim atmosferini, muhalefetin ağır bir dille yaptığı eleştiriler oluşturuyordu. Bu eleştirilere karşı da hükümet daha çok hizmetlerle ve rasyonel tutumuyla cevap veriyordu. Bugün siyasal ortama bakıldığı zaman muhalefetin bir eleştiri gücü yok.
Peki seçim atmosferi nasıl oluşuyor diye bakacak olursak, öncelikli olarak önceki seçimlerle ilgili bütün muhalif duruşların aksine biz bazı iddiaları araştırma konusu yaptık. Araştırmalarda millet sorunun farkındaydı ama sorun çözme konusunda hükümeti daha yetkin görüyordu. İkincisi muhalefet partilerinin yedi başlı oluşu, dağınık görüntüsüne karşılık Cumhur İttifakı’nda Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ve MHP desteğinde önemli bir dirilik havası vardı. Bugün muhalefet partilerin sessizliği, bir muhalefet kültürü ortaya koyamamaları aynı zamanda iktidarı rahatlatan bir unsura dönüştü.
Diğer taraftan emekliler meselesi muhtemeldir ki bu seçimde en etkili unsur gibi gözüküyor.
Her ne kadar bir genel seçime gitmiyor olsak da gerek iktidar gerekse de muhalefet partilerin tamamının sosyal destekler ve emeklilere vurgu yapması, bu durumu açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Maraş merkezli depremden kısa bir süre sonra AK Parti oylarında bir yükseliş gözlemlenmişti. Muhalefet partileri gölgede geçmeye çalışırken iktidar partisi bir ülke seferberliği başlattı ve vatandaşlar bu seferberliği görmüştü. AK Parti’nin geldiği oy seviyesini biz yüzde 42.57 açıklayınca muhalefet parti ve medyasından olmadık eleştiriler almıştık. O dönemde AK Parti Ankara kargaşasından uzaklaşarak, “Biz deprem bölgesindeyiz ve işimize bakıyoruz” ifadeleri kullanmıştı.
Ben de ilginç bir öngörüyle AK Parti her ne kadar “İşimizin başındayız” dese de siyaset suskunluğu kaldırmaz tarzında bir yazı yazmıştım. O günlerde birçok medya kuruluşu bu yazıyı alarak üzerine değerlendirmeler yaptı. Şöyle ilginç bir durum var; siyasette çok konuşulan partilerin oyları yükseliyor. O dönemde “işimizin başındayız” siyasetini izleyen AK Parti’nin oy oyları düşmüş, muhalefetin oyları yükselmişti. Daha sonra AK Parti Ankara siyasetine geri dönünce oylarını tekrar geri kazanmaya başladı.
Bugün Türkiye’de genel seçim oyları üzerinde ilginç bir durum yaşanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi kurultaydan sonra bir puan oy artırıp tekrar yüzde 24 seviyesine gelmişti. Fakat son iki aydır Cumhuriyet Halk Partisi’nin iç meseleleri hem muhalif kanallarda hem merkez medyada bolca gündem oluyor. İlginç bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi’nin sürekli konuşulması oylarının artmasına sebep oldu. Şunu öngörüyoruz ki bir parti medyada ne kadar çok gündem oluyorsa, oyların artışıyla doğru orantılı bir ivme oluşuyor.
AK Parti bugüne kadar bütün yerel seçimlerde, kendi hizmetleriyle, yatırımlarıyla ve kentleri nereden nereye taşıdıklarıyla gündem oldu. Cumhuriyet Halk Partisi ise daha çok iletişim ve medyayı kullanma becerisi ile adaylarını popülerleştirerek bu yarışa katıldı.
Özellikle enflasyon ve emekliler meselesinin gündemde olması yerel meselelerin konuşulmasına engel oluyor. Bu durum tam da CHP’nin istediği şekilde artık iletişim taktiklerinin işe yaradığı bir seçim sürecine giriyoruz demektir.
İşte bu kritik sürece girilirken siyaset üreten, vizyon koyan, ürettiklerini basitleştirip üç beş başlıkta halka anlatabilen partiler yol alacaklar. Daha karmaşık, daha anlaşılmaz, daha üst üste bindirilmiş reklam ve imaj çabaları başarısız olacaktır.
Her ne kadar ülke genelinde bir seçim yapılsa da bu seçimde daha çok İstanbul seçimi konuşulacak. Seçime kısa bir zaman kala DEM Parti’nin Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı olan tutumu, Yeniden Refah Partisi ve milliyetçi partilerin de Cumhur İttifakı’na karşı tutumu seçimin sonucunu belirlemesi açısından oldukça etkili olacak.
Görelim Mevla neyler.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.